Alman Edebiyatı: Elias Canetti’den Körleşme

Alman Edebiyatı denince akla gelen isimlerden biri olan Elias Canetti’nin Körleşme romanına dair bu yazımızda, hem eserlerini Almanca yazan Elias Canetti’yi tanıyacağız, hem de yazarın kült eseri olan Körleşme’yi inceleyeceğiz.

Elias Canetti

Elias Canetti kimdir, Alman Edebiyatı’nda yeri nedir?

1905 yılında Bulgaristan Bulgaristan Prensliği’nde doğan Elias Canetti, 1911 yılında İngiltere’ye taşınmıştır. 1912 yılında babasının vefatının ardından ailesiyle birlikte Viyana‘ya yerleştiler. Bulgarca, İngilizce dillerini konuşabilen Canetti, yedi yaşından itibaren Viyana’da kalmasıyla birlikte Almanca’yı kullanmaya başlamıştır. Daha sonra Almanya’ya yerleşen Canetti ve ailesi, üniversiteye kadar Almanya’da yaşamıştır.

Üniversite eğitimi için yeniden Viyana’ya dönen Canetti, öğrencilik dönemlerinde yazmaya başlayarak edebiyat çevrelerine girmiştir. Körleşme (Die Blendung) ve Kitle ve İktidar (Masse und Macht) en önemli eserleridir. 1981 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanarak Alman Edebiyatı için unutulmaz isimlerden biri olmuştur.

Alman Edebiyatı denince akla gelen önemli bir eser: Körleşme

Körleşme romanına gelecek olursak; dört odalı, büyük bir özenle oluşturduğu kitaplığına düşkün, inanılmaz bir belleğe sahip sinolog Kien kitabın ana karakteri. Dünyayı sadece kitapları kadar biliyor. Açıkçası başka yönlerden bilmek heveslisi de değil. Size saniyeler içinde binlerce yıllık kültürlerin metinlerini, binlerce yıllık liderlerin vaazlarını ezberden sayabilir. Fakat gelin görün ki, yalanlardan kurulduğunu bildiği halde, günlük yaşamda bin bir kişinin parmağında kolayca oynatılır.

“Fischerle ‘Yahudi’ sözcüğünün, karşısındakinin üzerinde ne etki yarattığını anlamak üzere bir dakika durdu. Hiç belli olmaz. Dünya, Yahudilere karşı olan insanlarla dolu. Bir Yahudi ölümcül düşmanlarına karşı her zaman tetikte olmalıdır.”

Kendisi de Yahudi bir ailenin çocuğu olan Elias Canetti, belki de kendinin ilk elden tecrübe ettiği deneyimlere dayanarak bunları söyletiyor kitabın Yahudi, kambur ve satranç düşkünü karakterine. Fischerle, Kien’e bir dönem arkadaşlık yapıyor. Tabii o da Kien’in kitap zaafından faydalanarak kendi çıkarlarını korumayı esirgemiyor. Fakat Kien’in para gibi şeyler umurunda değil. Ayrıca Fischerle’den pek bir memnun, evdeki mavi etekli bela Therese’ye nazaran.

Therese açgözlü, para hırsına bürünmüş ve kendinden başkasını düşünmeyen bir karakter. İstediklerini almak için zor kullanmayı bile deneyecek kadar faşist bir yapıya sahip. Bir anlamda Elias Canetti İkinci Dünya Savaşı öncesi yazdığı kitabıyla toplumda, kitlelerde meydana gelen değişiklerin habercisi oluyor romanıyla.

“Körlük, zamanı ve mekânı alt etmeye yarayan bir silahtır; varlığımız tek dayanağını duyularımızla, gerek yapıları gerekse kapsamları bakımından pek değersiz olan duyularımızla kavradığımız birkaç kırıntının dışında sonsuzluğa dek uzanıp giden bir körlükte bulur. Evrende egemen olan kuram, körlüktür.”

Kitle ve birey konularıyla yakından ilgilenen yazar, kitlelerin bir arada yaşarken ne gibi koşullarda olduğunu çok iyi gözlemliyor. Kitlelerin nasıl yapıya sahip olduklarını, çıkarları için nasıl körleşebildiklerini ve bireyi çiğnemeden yuttuğunun pekâlâ bilincinde. Kien’e de söylettiği gibi; kişi öteki insanlardan uzaklaştığı oranda hakikate yaklaşır. Yalnız bu uzaklaşma Kien’de olduğu gibi çağın aydınlarının toplumdan kopması anlamında değil. Kitlelerin içinde kendi gözlerini açık tutabilecek ve kitlenin yarattığı körlüğü engelleyebilecek bir seviyede olmalı birey.

Alman Edebiyatı denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan Elias Canetti, bir de 30 yılda yazdığı, sosyoloji, antropoloji ve psikoloji gibi disiplinleri de içeren Kitle ve İktidar eseriyle de insanlığa unutulmaz eserler bırakmıştır.

One thought on “Alman Edebiyatı: Elias Canetti’den Körleşme

%d blogcu bunu beğendi: